Almanya, Oryental Hristiyan’ların merkez Konsey’inde yayınlanmış olan, “Hristiyan kimliği ve tarihsel dönüşüm:Ferit Tekbaş, Barışı Sağlamak“ adlı seri yazıdan almaca’dan tercüme edilmiştir.

2000 yıl önce, İsa Mesih Golgata tepesinde çarmıha gerildi. Dünyanın dört bir yanındaki Hristiyanlar için, çarmıha gerilmesi belki de inançlarının en önemli sembolüdür. Tanrı, insanın günahlarından dolayı oğlunu feda ederek insanlara özverilli sevgisini kanıtlamıştır. Haç Yolu’nda çektiği acılar o kadar ızdırap ve acıydı ki normal bir insanın buna katlanması mümkün değildir. Bizler Hristiyanlar için İsa Mesih aşağılanmış, işkence edilmiş ve çarmıha gerilmiş olan Tanrı oğludur.

Ancak şimdi Hristiyanlar için ölümün ve acı çekmenin sona erdiğini düşünenler yanılmaktadır. Hristiyanlar tüm dünyada hala zulüm görmekte ve çoğu zaman inançları için öldürülmektedirler.  Özellikle Ortadoğu’da, Hristiyanlar o kadar çok zulüm görmekteler ki, kişisel haçlarını günlük olarak taşımak zorundalar.

1900 yılında, Osmanlı İmparatorluğu tarafından yapılan nüfus sayım verilerine göre, Antakya bölgesinde Rum Ortodoksların nüfusu bir miyon kişiden ulaşmaktadır. Geçen yüzyılın başında Anadolu’da tam 360 Rum Ortodoks cemaat vardı. Bugünkü Antakya ve Mersinde takriben 12.000 Rum Ortodoks Hıristiyan yaşamakta ve  sadece yedi cemaat aktif durumda.

Irak, Lübnan, Suriye ve Mısır gibi diğer ülkelerde durum farklı değildir. Bunun nedenleri nelerdir? Bunun nedeni herzaman doğu’nun İslamlaşmasından kaynaklandığı iddia edildiği gibi mi?

Ne yazık ki bu soruyu „evet“ ile cevaplamalıyım. İslam, Ortadoğu’daki Hristiyanlığı neredeyse tamamen ortadan kaldırdı ve yerinden etti. Ancak Hristiyanların küçük kısmı orda devamlı yaşamayı başarmıştır ancak bu başarıya nasıl ulaşabilmişlerdir?

Geri kalan Hristiyan kısımın hayatta kalması ve vatanlarında bir yaşam sürdürmesini sağlayan ve Hristiyanların hayatlarını ölümden kurtarmış olanlar, batı Hristiyanları değil, bunu genede ortdoğu müslümanların sayesinde olmuştur. Hayır, ılımlı Sünniler ve her şeyden önce Aleviler bizi kurtardı. Radikaller bizi öldürüldü ve geri kalanları ılımlı Müslümanlar kurtardı. Bundan ne öğrenebiliriz? Müslüman insanların tümünü bir kefeye koyup ön yargılı şekilde davranmamalıyız. Hayır, tabii ki insanlığa sahip iyi Müslümanlar var.  Ne tür inancın olursa olsun, içinde radikal olmak daima sonucu zulümdür ve inanç aslında  daima bize barışçılığı öğretmektedir.

Ortadoğu’daki Hristiyanlar öncelikle bir soruyu kendilerine yönlendirmeliler: Bölgelerimize nasıl barışın gelmesine sağlayabilir veya destekleyebiliriz?

Tüm azınlık dinlerin neredeyse ortadğuda tamamen söndükten sonra bir barış mümkün müdür?

Benim cevabım radikaller, hangi dine ait olduklarına bakılmaksızın, hiçbir güce sahip değilerse, barış elde edilebilir.

Size memleketim Antakya’yı anlatmak istiyorum. Bu, Ortadoğu’da bir barış örneği olması mümkün ve benim sorularımada bir cevapta olabilir.

Antakya, M.Ö. 325 yılında Seleukos Nikator tarafından kuruldu. O zamandan beri Antakya, Bizans, Araplar, Persler ve Türkler de dahil olmak üzere çeşitli medeniyetler ve krallıklar tarafından kontrol edildi ve yönetildi. Orada ki insanlar hangi dine ait olursa olsun geçmişi ne olursa olsun beraber yaşamayı, iletişim kurmayı, kabul etmek ve hoşgörülü olmayı öğrendi. Bu asırlar boyunca Antakya’da barışın bir çözümüydü. Tarihte Antakya ve çevresinde gerçekleşen tüm savaşların kaynağı hariçten idi ve kesinlikle yerli halkın bunda bir katılımı yoktu.

Farklı kökenlere sahip ve farklı din ve mezhep arasında böyle bir barış nasıl ortaya çıkabiliyor ve devamlı sağlanabiliyor?

İnsanları birbirine kaynatan zaman, fakirlik ve savaşlar oldu. Birbirlerinden öğrenmeyi, birlikte var olan sorunları çözmeyi öğrendiler. Birlikte saldırganlara karşı kendilerini askeri olarak savunuyorlardı. Ancak en önemli öğrendikleri şey, komşusunun dini inancını kabul etmeyi ve hoşgörmeyi öğrendiler. Aleviler orada bir dini bayram kutladığında Hatay’ın tümü bu bayramı tamamen kutluyor. Sünnilerin ramazan kutlamalarında da herkes katılmaktadır.  Hristiyanlar ve Yahudiler kendi dini bayramlarını  kutladıklarında Hatay halkı da buna müşterek olabilmektedir. Her şey birlikte yapılır: bir kutlama, cenaze veya başka şeyler olup olmadığı önemli değil. Bu konuyu daha da derinleştirmek arzusundayım. Samandağ’da yerel halk özellikle birbirlerine çok yakınlar. Bazıları ayrı dinlere mensup olduklarına rağmen, aynı şapellerde birlikte dua okuyabiliyorlar. Bu şapellerden bir tanesi Alevi Müslümanlar için Hz. Hızır, Hristiyan toplumu için Aziz Corç’tur. Müslümanların ve Hristiyanların aynı anda dua edebilmek için kullandıkları diğer şapeler de mevcuttur. Aleviler kendi Paskalya’sını veya İsa mesih’in vaftizini farklı bir tarihe kutluyorlar. İnsanlar birbirlerini hoşgörmek, birbirini kabul etmek ve hatta sevmeyi de öğrendi.

Hataylılar orada her türlü radikalizme karşı savaşıyor ve yeniden ortaya çıkmasına izin vermiyor. 11.05.2013 tarihinde Reyhanlı / Antakya’da düzenlenen bir bombalı saldırıda 50’yi aşkın kişi öldü ve 142 kişi yaralandı. Bu saldırının ardında kimi saklı olduğu olsun, amaç, oradaki insanları kışkırtmak ve birbirlerine karşı koymaktı.

Bu saldırının ardındaki radikal gruplar hedeflerine ulaşmadılar. Çünkü hatay halkı provoke edilemedi. Dini liderler bu konuda önemli bir rol oynamıştır: Sünniler, Aleviler, Yahudiler ve Hıristiyan dini liderler birlikte dayanışmayı gösterme amacı ile ve bunun radikal gruplardan ulaşan bir tuzak olduğuna işaret etmek için ortak bir basın açıklaması yapmışlardır. Antakya halkı bu mesajı çok iyi anladı. Reyhanlı’daki olay, Hatay halkını daha da birbirine yakınlaştırdı ve birlikte kaynattı.

Antakya, Ortadoğu için oldukça iyi bir örnek: : Hangi kökene mensup veya hangi dine ait olduğumuz önemli değil: Diğerinin kendimizle aynı haklara sahip olduğunu kabul etmek zorundayız. Komşumuzun kendine göre farklı bir din mensubu olması durumunda bunu kabul etmeliyiz.

Köklerimiz farklı olabilir, Mezhepler ve dinler de, ancak birbirimize katlanıp ve kabul etmeliyiz. Çünkü o zaman gerçekten şunu söyleyebiliriz: „Biz bir Halkız“.

Antakyalı Rum Ortodoksların Kültür koruma ve  Geliştirime Merkez Konseyi (ZeROChA) ve Almanya, Oryental Hristiyanların Merkez Konsey (ZOCD) Yönetim Kurul Üyesi

Ferit Yuhanna Tekbaş